Kan basıncı; kanın atardamar duvarlarına yaptığı basınçtır. Bu basınç sayesinde, kan vücuttaki bütün organ ve dokulara kadar nakledilmekte ve böylece bu organ ve dokular hayatlarını devam ettirebilmek için gerekli maddeleri kandan almaktadır
Tansiyonun belirli normal değerleri vardır. Tansiyonun bu değerlerin altına düşmesi veya üstüne çıkması sağlık için zararlı olmaktadır. Tansiyonun iki şekli vardır: Büyük tansiyon (sistolik kan basıncı), kalbin kasılması yani kalbin kanı damarlara atması esnasındaki ölçülen tansiyondur ve yetişkin insanlar için normal değerleri 10 ila 14 cm (cıva basıncı) ise, kalbin gevşediği yani kanın kalbe dolduğu sırada ölçülen kan basıncı olup, normalde 9 cm cıva basıncını geçmemelidir. Tansiyon bebeklerde oldukça düşük değerlerdedir. Yaş ilerledikçe bu değerler artmaya başlar ve yetişkinlerdeki değerlere yükselir.
Bir kimsede hipertansiyon (yüksek kan basıncı) var diyebilmek için büyük tansiyonun 14’ten, küçük tansiyonun 9 cm cıva basıncından yüksek olması gerekir. Hipertansiyonu değerlendirmede özellikle küçük tansiyon ehemmiyet arz eder. Bununla beraber bir kimsede tansiyon düşüklüğü var diyebilmek için, büyük tansiyonun 10 cm cıva basıncının altında olması gerekir. Yani tansiyon düşüklüğü değerlendirilirken, büyük tansiyon dikkate alınır.
Tuz tüketimi ülkemiz için özel bir sorun oluşturmaktadır. Ulusal çapta yürütülen çalışmalardan elde edilen verilere göre, ülkemizde kişi başı günlük tuz tüketiminin 18 g civarında olduğunu tahmin edilmektedir. Bu değer Dünya Sağlık Örgütünün önerdiği değerin yaklaşık 3 katıdır. Tuz kaynaklarına baktığımızda, günlük tükettiğimiz tuzu yemeklerden, ekmek ve benzeri gıdalardan ve sofrada tuzluktan ekleyerek aldığımızı görülmektedir. Günlük tüketimimizin %57′sini yemeklerden, %30’unu ekmekten ve %13′ünü de sofrada eklediğimiz tuzdan almaktayız. Kahvaltılıkların tuz tüketiminden büyük oranda sorumlu olan peynir ve zeytin ilk sıralarda gelmektedir. Türkiye’de yaşayan nüfusun yaklaşık %16′sının sofrada yemeğin hiç tadına bakmadan tuz eklediği görülmüştür.
Vücudun normal olarak işlevini sürdürebilmesi için sağlıklı bir bireyin günlük 500 mg sodyum alımı “güvenli ve yeterli” minimum miktar olarak belirlenmiştir. Günlük en fazla sodyum gereksinimi ise 2400 mg’dır. Bu miktar yaklaşık 5 g (1 çay kaşığı) civarında tuzla karşılanabilir. Ağır fiziksel aktivite sonrasında, ter yoluyla kayba uğrayan sodyum ve bazı minerallerin miktarı, ekstra tuz alımına gerek duyulmayacak kadar azdır. Kaybedilen mineraller, yemek ve ara öğünlerle tekrar yerine konulmaktadır. Besinlerin kendi içerdikleri tuz nedeniyle yemeklerinize fazladan tuz eklemenize gerek yoktur.
Tansiyon rahatsızlığı yaşayan bireylerin doktor tavsiyesine bağlı olarak tuz tüketme alışkanlıklarını azaltmaları yada sodyumu azaltılmış tuzları tercih etmeleri gerekmektedir.